ÇİFTÇİNİN KAR ETMEDİĞİ BİR ORTAMDA TARIM SÜRDÜRÜLEMEZ
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurlu Başkanı Ayhan Kızıltan, yüksek girdi maliyetleri ile baş etmeye çalışan çiftçilerin, kar edemedikleri bir ortamda sürdürülebilir tarımdan söz etmenin mümkün olmadığını söyledi.
ciftcinin-kar-etmedigi-bir-ortamda-tarim-surdurulemez
  • 359
  • 04.04.2022 12:17:44

Türkiye’de ihmal edilen tarımın önemini ve önceliğini ortaya koymak, sorun ve çözümlere odaklanmak, tarım ve hayvancılıkla ilgili planlama içinde olan kurumların ve yetkililerin buradan çıkacak sonuçları değerlendirmelerini ve göz önünde bulundurmalarını sağlamak amacıyla ‘Üretmezsek Tükeniriz’ başlığıyla ikincisi düzenlenen konferansa ilişkin değerlendirmelerde bulunan Ayhan Kızıltan, tarım sektörünün içinde bulunduğu duruma yönelik çözüm önerileri getiren konferansların oldukça verimli geçtiğini belirterek;

“Üretmezsek Tükeniriz” konferanslarının birincisini 27 Eylül 2019 yılında düzenlemiştik. O tarihte gündem daha farklıydı ve makro tarım politikalarına odaklanılmıştı. Birinci konferansta gündeme getirilen SEMERAT Holding yapılanmasını masaya yatırmıştık ve olumsuzluklarını anlatınca, bu yanlış politika rafa kaldırılmıştı. Mersin’de yapılan başarılı toplantı ses getirdi ve başka iller de benzer tarım toplantılarına başladı. 19 Mart 2022 tarihinde “Üretmezsek Tükeniriz” konferanslarının 2’incisini düzenledik. Tam da gıda ve tarım ürünlerinin fiyatlarının olağanüstü arttığı, tedarikte sorunlar yaşandığı bir dönemde yapılan bu konferans ortaya koyduğu düşüncelerle sorunlara ve çözümlere ışık tuttu, Mersin dinamikleri yine en doğru zamanda en etkili bir görevi yerine getirdi. Konferansa Yerel yönetimler, Oda ve Borsalar, çiftçiler, ilaç ve gübre tedarikçileri, tarım ve gıda firma temsilcileri, ziraat mühendisleri ve Ziraat Odaları ve ihracatçılar gibi sektörün tüm kesimleri etkin katılım sağladı.” diye konuştu.

PANDEMİ İLE BİRLİKTE YENİ BİR TARIM DÜZENİ BAŞLADI

Pandemi süreciyle birlikte, kendi kendine yetme politikasıyla beraber birçok ülkenin “tarımda korumacılık” yapmaya başladığını hatırlatan Ayhan Kızıltan, sadece üretmenin yeterli olmadığı, üretilen ürünlerin uzun süre depolanabilir olması, tedarik zinciri gibi üretimin ayrılmaz parçası olan konuların son derece önemli hale geldiğini belirterek;

“Tüketim alışkanlıkları değişiyor. Online alışveriş hızlandı. Pandemi kısıtlamalarıyla birlikte konserve gibi uzun raf ömrü olan, saklanabilen paketli ürünler daha revaçta. Bakliyat gibi uzun süre depolanabilen ürünler popüler hale geldi. Ayrıca, üretmek tek başına yetmemeye başladı. Bunların taşıması, lojistiği pahalandı ve ithalat daha pahalı hale geldi. Pandemi sorunu bitmeden üstüne bir de Rusya-Ukrayna çatışması başladı. Küresel bir etkisi olan Rusya-Ukrayna çatışması özelinde bu ülkelerden yağ ve buğday gibi temel gıda ve tarım ürünü ithal eden Türkiye daha fazla etkiledi. Bu emtiaların fiyatları iç pazarda çok fazla arttı. Yani, ithalata bağlı tarım, sosyal sorun haline geldi.” dedi.

Tüm dünyada stratejik bir öneme sahip olan tarım sektörünün Türkiye’de yeterince gelişmemesini pahalı girdi maliyetleri, ulusal tarım politikalardan uzaklaşmak, tarım sektöründe hakimiyet kurmaya çalışan uluslararası sermayenin etkin lobisi, yerli bilim insanları, akademisyenler ve üreticinin söylediklerinin dikkate alınmaması, sanayileşmek için tarımdan çıkmak gerekir düşüncesi, tarım ve hayvancılıkta günlük kararlarla tarım politikası yürütülmesi, üretmek yerine ithal etmek, tarıma dayalı sanayinin bitirmesi, küresel ısınma, ekilebilir toprakların azalması, aşırı nüfus artışı, tarımda verimsizlik ve yanlış tarım uygulamaları, zirai ilaçta da dışa bağımlılık gibi çeşitli nedenlere bağlayan Kızıltan çözüm önerilerini ise, şöyle sıraladı;

“Zirai ilaç ve gübre destekleri arttırılmalı. Tarım ve hayvancılık bir bütündür. Türkiye’de tarımın büyük kısmı hayvancılık için yapılıyor. Bu yüzden fiyat istikrarı sağlanmalı, öngörülebilirlik olmalı. Tarımda planlama yapılmalı. Bir yıl öncesinden bölgesel planlı üretim yapılmalı. Uzun vadeli tarım politikaları olmalı. Tarım politikaları özerk olmalı, ulusal politikalarla oluşmalı. Bakandan bakana değişmemeli.”  

Çiftçilerin, kar edemedikleri bir ortamda sürdürülebilir tarımdan söz etmenin, kırsalı ve köyleri zenginleştirmeden tarımı ve hayvancılığı kurtarmanın mümkün olmadığını söyleyen Ayhan Kızıltan, bununla birlikte hem tarım hem de sanayinin eş zamanlı geliştirilmesi gerektiğini belirttiği açıklamasını şöyle sürdürdü;

“Türkiye’de 1980 sonrası sanayi hamlesinde tarımın gereksiz olduğu, sanayileşmek için tarımdan çıkmak gerekir gibi yanlış düşünce ve telkinler tarımı bu hale getirdi. Oysa güçlü sanayi ülkeleri aynı zamanda güçlü birer tarım ülkesidir. Tarım sektörü hiçbir sektöre engel değildir. ABD ve Rusya hem sanayi hem de tarım ülkesidir. Rusya’dan hem buğday hem de S-400 savunma füzelerini satın alıyoruz. Tarım ürünlerinin bir kısmını ithal edip, işledikten sonra katma değer yaratarak satıyoruz. Bu önemli. Ama artık buğday ithal ederek bu lojistik, petrol ve girdi maliyetleriyle sürdürülebilir ve rekabetçi şekilde un ihraç etmemiz mümkün görünmüyor. Sonuçta tarım beraberinde birçok sektörü besliyor. Birçok ülke de destek mekanizmalarını buna göre veriyor. Gıdaya erişimin hayati olduğu bir dönemde devletin destek mekanizmaları arttırılmalı ve çeşitlendirilmelidir. Çiftçinin kar etmediği bir tarım sektörü sürdürülemez.”