UZUN VADEDE TÜRKİYE AB İLE BİRLİKTE OLACAK
Türkiye ile Almanya arasındaki akademik, politik ve toplumsal bağları geliştirmeyi amaçlayan İstanbul Politikalar Merkezi-Sabancı Üniversitesi- Stiftung Mercator Girişimi’nin 10. Yıldönümü, bir panelle kutlandı. “Türkiye-AB/Almanya İlişkileri: Dün, Bugün ve Yarın” konulu panelde Türkiye ve Almanya arasındaki ilişkiler değerlendirildi. Panelde, Türkiye’nin uzun vadede AB ile birlikte olacağı görüşü dile getirildi.
uzun-vadede-turkiye-ab-ile-birlikte-olacak
  • 1456
  • 17.05.2022 11:36:03

Türkiye ile Almanya arasındaki akademik, politik ve toplumsal bağları geliştirmeyi amaçlayan İstanbul Politikalar Merkezi- Sabancı Üniversitesi-Stiftung Mercator Girişimi’nin 10. Yıldönümü, Sakıp Sabancı Müzesi’nde gerçekleşen bir etkinlikle kutlandı. Bu girişim kapsamında gerçekleşen Mercator–İPM Araştırma Bursu Programı’yla, araştırmacılar, iklim değişikliğinden mültecilerin sosyal uyumuna, kültür politikalarından toplumsal cinsiyete uzanan geniş bir yelpazede akademik çalışmalarını yürütüyor.

Kutlama programı çerçevesinde Sabancı Üniversitesi İPM Direktörü Fuat Keyman’ın moderatörlüğünde “Türkiye-AB/Almanya İlişkileri: Dün, Bugün ve Yarın” başlıklı bir panel düzenlendi. Panel, Mercator-İPM Danışma Kurulu Üyesi Ruprecht Polenz, Avrupa Konseyi eski üyesi ve 2022 Mercator-İPM Kıdemli Araştırmacısı Andreas Nick, İPM Araştırma ve Akademik İşler Koordinatörü Senem Aydın-Düzgit’in katılımıyla gerçekleştirildi. 10. Yıl kutlama etkinliğine Stiftung Mercator Uluslararası İlişkiler Merkezi Direktörü Anne Duncker, Sabancı Üniversitesi Rektörü Yusuf Leblebici ve 2018/19 Mercator-İPM Kıdemli Araştırmacısı Özcan Mutlu da katıldı.

Fuat Keyman paneldeki konuşmasında 9 Mayıs'ın hem Avrupa Günü hem de Rus Zafer Günü olduğunu hatırlatarak Rusya'nın Ukrayna'yı işgal girişiminin uluslararası ilişkiler ve Avrupa'yla ilgili önemli politik ve paradigmatik değişimlere yol açtığını vurguladı. Savaşın, Transatlantik ittifakı ve Atlantik'in iki yakası arasındaki ilişkilerin ve ortaklıkların canlanması için bir tür ivme yarattığını söyleyen Keyman, aynı zamanda bu durumun getirdiği zorluklara da dikkat çekti. Keyman, ABD'deki soyutlanmacılığa yönelik artan endişeler ve savaşın devam etmesi durumunda Avrupa ve NATO'nun mevcut dayanışmayı sürdürme kapasitesi ve isteği konusundaki kaygılar bu zorluklar arasında sıraladı. Keyman, değerlendirmesinde bir yandan Avrupa fikrinin devam ettiği bir canlanma sürecini işaret ederken diğer yandan da savaşın, sistemik bir geçiş sürecine ve liberal düzenin sonu olarak tarif edilebilecek bir belirsizliğe geçişi tetikleyebileceğini belirtti.

Panelin ilk konuşmacısı Mercator-İPM Danışma Kurulu Üyesi Ruprecht Polenz, Türkiye ve AB ilişkileri hakkında geriye dönüp bakıldığında yapmak isteyeceği ilk şeyin sıfırlama butonuna basmak olacağını söyledi. 2005 yılında Türkiye-AB müzakereleri başladığında çok umutlu bir ortamın varlığını hatırlatan Polenz, Türkiye'nin üyeliğe peşinen kabul edilmemesi ve ayrıcalıklı ortaklık statüsünün tartışılmasını müzakereler esnasında yapılan hatalar olarak değerlendirdi. Uluslararası ilişkilerin artık büyük ölçüde sivil toplum bağlantıları üzerinden şekillendiğini belirten Polenz, bu doğrultuda yapılması gereken şeyin daha kapsayıcı ve daha geniş tabanlı bir diplomasi olduğunu ve sivil toplum ilişkilerinin uluslararası süreçlere daha fazla dahil edilmesi gerektiğini söyledi. Bu entegrasyonun Türkiye- AB ilişkilerine ciddi katkıda bulunacağını söyleyen Polenz, uzun vadede Türkiye'nin ne şekilde olursa olsun AB'yle birlikte olacağına inandığını ifade etti.

 Avrupa Konseyi eski üyesi ve 2022 Mercator-İPM Kıdemli Araştırmacısı Andreas Nick, Avrupa Konseyi'nin, Avrupa'da inşa edilen kurumsal altyapının mükemmel bir örneği olduğunu ve Türkiye'nin de Konsey'in fiilen kurucu üyelerinden biri olduğuna dikkat çekti. Türkiye ve AB ilişkilerinin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesi için mevcut bağlara daha fazla odaklanılmasının, NATO ve Avrupa Konsey'indeki kurumsal bağların güçlendirilmesinin gerekli olduğunu ifade eden Nick, Avrupa entegrasyonun organik olarak bu düzeyde inşa edilmesinin önemini vurguladı. Nick, bu çabaların hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan haklarının korunması zemini üzerine inşa edilmesinin gerekli olduğuna dikkat çekti. Avrupa'nın Türkiye'nin önemli bir bölgesel güç olduğunu ve öyle kalacağını kabul etmeye istekli olması halinde çıkar yolun Türkiye'nin çıkarları ve eylemlerini de göz önünde bulundurarak iki taraf için de kazançlı ve müttefik olunmasını sağlayacak stratejilerin oluşturabileceğini söyleyerek sözlerini tamamladı.

İPM Araştırma ve Akademik İşler Koordinatörü Senem Aydın-Düzgit ise Türkiye- AB ilişkilerinin son on yıllık değişimine işaret ederek başladığı konuşmasında, “2011 yılında müzakereler yavaş ilerlemesine rağmen devam etse de, bu on yıllık süre zarfında Türkiye önce aday ülkeden ziyade stratejik partner olarak görüldü, sonrasında da potansiyel karşıt olarak görülmeye başlandı. On yıl sonunda ortaya çıkan tabloda ise bir yanda demokratik ve ekonomik gerileme ve özgürlük ihlalleri görülürken diğer yandan da ekonomik partnerliklerin ve göç meselesi hakkındaki işbirlikleri devam etti” dedi. Aydın-Düzgit, Cumhuriyetin 100. yılına girilirken cumhuriyetin temel taşlarından biri olan batılılaşmanın geleceği için potansiyel bir dönüm noktasına yaklaşıldığını belirtti. Aydın-Düzgit, bu noktada Türkiye'nin devlet-toplum ilişkilerini nasıl düzenleyeceğine dair tercihler, temel özgürlüklerin önceliği, demokrasi, insan hakları, laikliğin önceliği, kadın haklarını gibi meselelerin büyük önem kazanacağını söyledi. Bunlara rağmen umutlu olunması gerektiğine inandığını belirten Aydın-Düzgit, bu umudun yeşermesi için gerekli olan ışığın kaynakları arasında Türk kamuoyunun, özellikle genç nesillerin, geleceklerini Avrupa'da görmesini ve iklim değişikliği hususunda da Avrupa'nın potansiyel partner olarak görülmesini sıraladı.

Panelin tamamlanmasının ardından Stiftung Mercator Uluslararası İlişkiler Direktörü Anne Duncker uluslararası anlayış ve ortaklığın önemini vurgulayan konuşmasından sonra dinleyicilere hediyelerini takdim etti.

10. Yıldönümüne dair görüşlerini paylaşan Sabancı Üniversitesi Rektörü Yusuf Leblebici, “Değerli hocamız Fuat Keyman'ın yetenekli ve vizyoner liderliği altında politika araştırmaları ve sosyal konularda altın bir standart haline gelen İPM, günümüzde pek çok alanda referans kaynağı olarak kabul edilmektedir. Stiftung Mercator’un değerli katkıları ve desteği, bu başarıda açıkça etkili olmuştur. Sabancı Üniversitesi olarak disiplinlerarası araştırmalara büyük değer veriyor ve İPM'yi yıllardır parlayan yıldızlarımızdan biri olarak görüyoruz. Üniversitemizin birlikte yaratmak ve geliştirmek gibi çok anlamlı bir sloganı var. İPM'de Stiftung Mercator'un desteğiyle yaptığımız tam olarak budur ve birlikte daha nice verimli çalışmalar yapmayı hedefliyoruz” dedi. Etkinlik, Özcan Mutlu'nun konuşmasının ardından sona erdi.